TÖF: Hak Arama Süreci ve Yaşanan Sorunlar 2009 Raporunu açıkladı TÖF Genel Başkanı Fuat Engin tarafından açıklanan ve 2009 yılında hak arama sürecinde yaşanan tüketici sorunlarını içeren raporda, “elektrik, doğal gaz, su, ulaşım gibi tüketicinin temel ihtiyaçlarına bir yıldan daha az zamanda yüzde 60-70’leri aşan oranlarda zam yapan kamu kuruluşlarının ve dolaylı vergiler ve yüksek oranlı zamlarla yükü tüketiciye yükleyen kamu otoritesinin uygulamaları”nın devam ettiği kaydedildi. Telekomünikasyon, bankacılık, gıda, sigortacılık, turizm” sektörlerinde, TKHK kapsamında kapıdan satışlar, devre tatil ve mesafeli satış yöntemleri, tüm ayıplı mal ve hizmetler, haksız sözleşme şartlarına ilişkin yaşanan haksızlık ve uygulamaların devam ettiği kaydedildi.
KREDİ KARTI MAĞDURİYETİ DEVAM ETTİ Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre 2009 yılı Ağustos ayında kredi kartında takip oranı yüzde 10,86 iken, kullanımdaki 45 milyon adet kredi kartından, takipte uğrayan kredi kartı sayısı 5 milyona ulaştı, sorunlu kredi kartı sayısı 10 milyon oldu. BDDK verilerine göre, 2009 sonu itibarıyla kredi kartında takip oranı yüzde 10,4 oldu. Kredi kartı borcu nedeniyle 2009 yılı Eylül ayında psikolojik sınır olarak kabul edilen 100 bin sayısı aşılarak, 103 bin kişi hakkında icra takibine başlatıldığı, ekim, kasım, aralık aylarında takip oranı 100 bin psikolojik sınırında seyretti. 2009 yılı sonu itibariyle, kredi kartı borcu nedeniyle hakkında takip başlatılmış kişi sayısı 1 milyon 360 bin 108’e ulaştı. Bu rakam, bir önceki yıla göre 672 bin 38 kişi yükselerek, yüzde 91,1 oranında artışa neden olurken, asgari ödemesi yapılarak borcu ötelenen yaklaşık 10 milyon kredi kartı bulunuyor. Tüketici kredilerinde borcunu ödemeyenlerin sayısı, Aralık 2009’da bir önceki yıla göre yüzde 123 artışla 623 bin 345 kişi yükselerek, 1 milyon 129 bin 985 kişiye ulaştı. Veriler, kredi kartlarında ve tüketici kredilerinde yaşanan sorunların her geçen gün artığını ortaya koyarken, ayrıca 5464 sayılı kanun hükümlerine aykırı olarak mobil elemanlarla, iletişim araçları/stantlar yoluyla kredi kartı dağıtılmaya devam edilmesi, tüketicilerin mağduriyetine yol açan bir başka sorun olmaya devam etti.
“SİCİL AFFI UYGULANMIYOR” Raporda, ortak ATM uygulamasında bankaların yapılan işlemlerde diğer bankaya yüzde 1,5-2 oranında komisyon ödemesinin faturasının tüketiciye çıkarıldığı belirtildi. Türkiye’de 1 yılda yaklaşık 1 milyar kez ATM’de işlem yapıldığı göz önüne alındığında, uygulamanın yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2009 tarihinden itibaren yapılan işlem sayısı karşılığında her bir işlemden alınan 4-5 lira hesaplandığında, sadece bir aylık dönemde ortak ATM’den yapılan işlemlerden bankalar 5 milyon lira kazanç sağladıkları hesaplandı. Kamuoyunda “Sicil Affı” olarak bilinen uygulama, Şubat 2009 tarihi itibariyle ödenmiş ve 6 ay içinde ödenecek olan kredi kartı borçlarından kaynaklı olumsuz kayıtların silinmesini öngören kanunun bankalar tarafından uygulanmadığına dikkat çekildi. İMKB’de işlem gören sanayi şirketlerinin toplam karı 2009 yılı 9 aylık döneminde 11 milyar 807 milyon 67 bin 954 lira iken, İMKB’de işlem gören 17 bankanın toplam karı 2009 yılı 9 aylık döneminde 11 milyar 246 milyon 984 bin lira oldu. Rakamlara göre, sanayi şirketlerinin karı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 27,95 oranında azalırken, bankaların karlılık oranı aynı dönemde yüzde 39,52, 2009 yılı 10 aylık dönemde yüzde 46,90 oranında arttı. 2009 yılında borsada işlem gören 247 şirket 16,8 milyar lira kar açıklarken, BDDK raporuna göre 26 banka, birkaç yılın en yüksek karı olan 20,1 milyar lira toplam net kara ulaşarak, önceki yıla göre yüzde 49,6 kar artışı, yüzde 14 oranında büyüme sağladı. Özel bankaların net dönem karının sektör ortalamasının üzerinde olup, yüzde 52 oranında artığı kaydedilen raporda, şu görüşlere yer verildi: “Bankaların yüksek karlılıklarında tüketici yurttaşları mağdur eden uygulamalardan elde edilen karlarının oranı ve tutarı ne kadardır? Yaşananlar karşısında Merkez Bankası, kredi kartı fahiş faiz oranı belirlemekten vazgeçtiğinde, bankaların yasaya aykırı haksız uygulamalarına seyirci kalan BDDK düzenleme ve denetleme görevlerini yapmaya başladığında, ülke gerçekleri ile tüketici talep ve önerilerinin dikkate alınmasıyla ve bankaların olumsuz sonuçlar yaratan yasaya aykırı haksız uygulamalarının ortadan kaldırılmasıyla gerçekçi bir yeniden yapılandırma uygulamasıyla Kredi kartlarından ve tüketici kredilerinden kaynaklı sorunlara çözüm üretilmesinin mümkün olacağını ya da yaşanan sorunların önemli ölçüde azalacağını biliyoruz.”
TELEKOMÜNİKASYON Rapora göre, hızla gelişen telekomünikasyon sektörünün hizmetlerinden yararlanan tüketici sayısının önemli orana ulaştığına değinilirken, sektörde süreç içerisinde yapılan birçok haksız uygulama, uygulanan vergilerin çeşitliliği ve yükü tüketicileri mağdur ediyor. Telefon hizmetinden ÖİV, KDV, vergi benzeri diğer yükümlülüklerden hazine payı ve kurum masraflarına katkı payı, telsiz ruhsatname ücreti, telsiz kullanım ücreti gibi doğrudan veya dolaylı vergiler alınırken, Türkiye, yüzde 56,3 oranında uygulanan dolaylı vergilerle dünyanın en yüksek vergi ödenen birkaç ülkesinden biri konumunda. Birçok gelişmiş veya gelişmekte olan ülkede vergilendirme oranı, ortalama yüzde 17 seviyesinde bulunuyor. Raporda, GSM şirketlerinin uyguladığı sabit ücretin 2-2,50 lira, sabit telefonda alınan sabit ücret tutarının 14-15 lira olduğu kaydedilerek, kampanyalarda yeterli ve açık bilgilendirmeler yapılmaması, verilen taahhütlerin yerine getirilmemesi, sözleşme yapılmaması/verilmemesi, kampanya koşullarının tek yanlı olarak sık sık değiştirilmesi, kampanyanın süresi dolmadan kaldırılması nedeniyle tüketicilerin mağdur olduğu ve bu “haksız” uygulamalara karşı yaptığı itirazların sonuçsuz kaldığı belirtildi.
KAMPANYALARA İLİŞKİN YANLIŞ BİLGİLENDİRME
Kampanyalara ilişkin kota aşımlarında tüketicilerin uyarılmaması sonucu çok yüksek tutarlarda fatura gelmesinin sorun yarattığı, GSM operatörleri üzerinden yapılan, mobil oyuncu, melodi servisi, haber servisi gibi içerik servisleri ile benzer hizmet uygulamaları haksız ve tüketiciyi mağdur eden sonuçları ortaya çıkararak, tüketicilerin çok yüksek bedeller ödemesine neden olduğuna işaret edildi. Müşteri temsilcilerine kısa sürede ulaşamama, ulaşıldığında yetkililerinin ilgisizliğinin yanında, itirazlara makul süre içerisinde yanıt verilmemesinin, yaşanan sorunların büyümesine ve mağduriyetlere yol açtığı, operatör aramalarında sürekli yönlendirmeler/bekletmelerin dakikalarca sürmesinin tüketici açısından zaman ve para kaybına yol açtığı belirtildi. Raporda eski numaraların verildiği tüketicilere, eski borç faturalarının gönderilmesiyle ortaya çıkan sorunların mağduriyetlere yol açtığı, abone merkezleri ile bayilerden hat satın alan tüketicilerin, abone kayıtlarının zamanında yapılmaması nedeniyle sorunlar yaşadığı kaydedildi. Sözleşmelerin ekinde tüketiciye imzalatılan taahhütname ile belgelerin bir nüshasının tüketicilere verilmediği, numara taşıma işlemlerinde tüketicinin yanıltıldığı ve özellikle de reklamlarda tüketicinin yeterince bilgilendirilmediği ifade edildi. Raporda özellikle GSM ve 3G’de olmak üzere yetersiz altyapı nedeniyle yaşanan yavaşlama ve kesintilerin yaygın olması nedeniyle sorun ortaya çıktığına, Rekabet Kurulu kararına rağmen yalın ADSL uygulamasına geçilmediğine ve ADSL bağlı hat nedeniyle tüketicilerden ayrı ücret alınmaya devam edildiğine dikkat çekildi. Rapora göre, tüketiciler, ADSL sözleşmeleriyle sunulan hizmetin kapsamı,kullandıkları internetin hızıyla ilgili bir çok sorunlar yaşarken, limit aşımı gerekçesiyle çok yüksek faturalar alıyor ve dünyanın en pahalı internet hizmetini kullanıyor. Türk Telekom’un 2009’da net karını yüzde 5 artırdığına değinilen raporda, “Diğer telekomünikasyon kuruluşlarının da yüksek karlılık elde etmeleri ülkemizde bankacılık sektöründe olduğu gibi telekomünikasyon sektörünün de çok yüksek oranda karlılık sağlaması, sanayi sektörünün zarar açıklaması karşında hizmet sektörünün açıkladığımız nedenlerle tüm bu yaşanan sorunların bedelinin tüketici yurttaşa ödetildiği gerçeğini ortaya koymaktadır” denildi.
GDO’LAR Raporda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelikle, GDO’lu ürün, gıda maddeleri ve yemlerin girişine “resmi” dayanak oluştururken, yoğun tepkiler üzerine yönetmelikte yapılan değişiklikle başta etiketleme konusu olmak üzere yeni düzenlemeler yapıldığı kaydedildi. 4 Aralık 2009 tarihinde Danıştay’ın 11. ve 20. maddelerini iptal etmesiyle yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığı ve GDO’ların, GDO’lu ürün ile yemlerin kontrolsüz girişinin önünün yeniden açıldığı belirtildi. Raporda, “GDO’lu ürünlerin ülkemize girişini düzenleyen, ardından iptal edilen yönetmelikte, yılardır zararlarına dikkat çektiğimiz; ’GDO’lu ürünlerde kullanılan antibiyotik direnç geninin insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olması nedeniyle yasak olduğunun belirtilmesiyle, GDO’lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılmasının yasak olduğu’nun belirtilmesi, kamu otoritesi tarafından kabul edilmiştir” ifadesine yer verildi. Rapora göre, yapılan araştırmalarda, GDO’lu ürünlerinin gıda olarak kullanımında insan ve hayvanda toksik (zehir) veya alerjik etkiler yapması, antibiyotiklere karşı direnç oluşturması, doğrudan alım durumunda ise insan ve hayvan bünyesindeki mikro organizmalarla birleşme ihtimali gibi önemli sağlık riskleri ortaya çıkardığı belirtiliyor. Türkiye’ye GDO’lu ürün, gıda ve yemlerin serbestçe ve kontrolsüz olarak girmesiyle, her yıl 4 milyon ton hayvan yemi, 1-2 milyon ton mısır, 1-1,5 milyon ton soya ithal edildiği bunların tamamına yakınının GDO lu olduğu biliniyor. Türkiye’de kullanılan hayvan yeminin yüzde 40’nın GDO’lu yemlerden oluştuğu, tüketicilerin GDO’lu yemlerle yetiştirilen hayvanlarla ve işlenmiş GDO’lu ürünlerle ilgili tüketim sürecinde bilgilendirilmedikleri ve tüketicilerin 1998 yılından bu yana GDO’ları yaygın biçimde tükettikleri ortaya çıktı.
*www.tubider.com'da yayınlanan tüm yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
|